EDEBİYAT BİLGİ VE KURAMLARI

EDEBİYAT BİLGİ VE KURAMLARI
Edebi Akımlar
Söz Sanatları
Edebiyat Kuramları

Edebi Akımlar
Klasizm
Empresyonizm
Romantizm
Ekspresyonizm
Realizm
Kübizm
Natüralizm
Fütürizm
Parnasizm
Egzistansiyalizm
Sembolizm
Dadaizm

Sürrealizm

1.      Klasisizm (Kuralcılık)
y       17. yüzyıl ortalarında Fransa’da ortaya çıkmıştır.
y       Akıl, sağduyu ve insan doğasına önem verilir.
y       Düş ve duygu değil mantık ve ölçü önemlidir.
y       Konular, Eski Yunan ve Latin kaynaklarından alınır.
y       Yapıtlarında önemli olan konu değil konunun işlenişidir.
y       Sanatçılar yapıtlarında kişiliklerini gizlerler.
y       Sanat sanat içindir, anlayışı hâkimdir.
y       Yapıtlarda değişmez tipler oluşturulmuştur.
y       Kahramanlar, ruhsal özellikleriyle ele alınır.
y       Tiyatroda üç birlik –yer, zaman ve olay birliği-kuralına uyulur.
y       Türk edebiyatında Klasisizm, Şinasi’nin La Fontaine’den, Ahmet Vefik Paşa’nın da Moliere’den yaptığı çeviri de adapteler klasisizmi edebiyatımıza tanıtmıştır.
Dünya Edebiyatındaki Temsilcileri
Racine
Madam De La Fayette
Bousset
La Fontaine
Baileau
Moliere
Corneille

2.      Romantizm (Coşumculuk)
y       Fransa’da, 1830’lu yıllarda klasisizme tepki olarak doğmuştur.
y       İlkin Lamartine ’nin yayınladığı Meditation adlı şiir dersi ile dikkat çeken romantizm, V. Hugo’nun kaleme aldığı Cromwel adlı dramın önsözü Hernani adlı dramıyla klasisizme karşı büyük başarı sağlamıştır.
y       Duygu, coşkunluk ve hayal önem kazanır.
y       Akıl ve mantık, lirizm içinde erir.
y       Konular tarih ve ulusal kültürden alınır.
y       Yapıtlarında aşk, ölüm, doğa konuları işlenir.
y       İnsan ruhuna önem verilerek karşıtlıklardan (ak-kara, güzel-çirkin, iyi-kötü…) yararlanılır.
y       Gerçek, bir yönüyle değil; çirkin, bozuk, gülünç… Bütün yönleriyle ele alınır.
y       Sanatçılar, yapıtlarında kişiliklerini gizlemez; olaylar karşısında duygu ve görülerini açıkça anlatırlar.
y       Sanat toplum içindir anlayışı hâkimdir.
y       Tiyatroda üç birlik kuralı –yer, zaman ve olay birliği- terk edilmiş, dram gelişmiştir.
y       Türk edebiyatında romantizm Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut Ekrem’in şiirlerinde görülür.
Shakespeare
Madame de Stael
Byron
Lamartine
Shelley
V. Hugo
Keats
A. Dumas Pere
Goethe
Alfred de Musset
Schiller
Alfred de Vigny
J. J. Rousseau
Puşkin
Chateaubriant







3.      Realizm (Gerçekçilik)
y       19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da romantizme tepki olarak doğmuştur.
y       Gözlem, belge ve anketlerden yararlanır.
y       Yapıtlarda, yaşamdaki gerçek olay ve kişiler anlatılır.
y       Sanatçılar, yapıtlarını oluştururken anlatımdaki süsten ve özentiden kaçmışlardır.
y       Yapıtlarında biçimsel güzelliğe önem vermişlerdir.
y       Yapıtlarında eğitme amacı güdülmez.
y       Sanatçılar yapıtlarında kişiliğini gizler; olay ve kahramanlar tarafsız bir gözle anlatılırlar.
y       Çevre betimlemeleri, örf ve adetlerin anlatımı önem kazanır.
y       Türk edebiyatında R. Mahmut, Samipaşazade Sezai, Halit Ziya, Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Sait Faik, Memduh Şevket gibi isimler realist olarak nitelendirilir.
G. Flaubert
Stendhal
Balzac
D. Defoe
C. Dickens
Hemingway
Turgenyev
Çehov
Gorki
Gogol
Tolstoy
Dostoyevski


4.      Natüralizm (Doğalcılık)
y       Realizmle benzer özellikler taşır. Realizmden farklı olarak soyaçekime (genetiğe) önem vermişlerdir.
y       Toplum büyük laboratuvar, insan deney konusu sanatçı bir bilim adamı olarak değerlendirilir.
y       Gözlem ve deneye yer verilmiştir.
y       Determinizmin ilkeleri benimsenmiştir.
y       Realizm’in bir ileri biçimi olarak görülmektedir.
y       İnsan ruhunun değil bedeninin önemli olduğunu savunmuşlardır.
y       Dolaylı olarak romantizme tepki vardır.
y       Sanatçıları kişiliğini yapıta yansıtmamıştır.
y       Eserlerde kötümser bir hava vardır.
y       Toplumdaki çirkinlikler, bayağı sahneler ve iğrençlikler işlenmiştir.
y       SOKAK DİLİ edebiyata sokulmuştur.
y       Dil realistlerin aksine her insana hitap edecek kadar doğal ve yalındır.
y       Ayrıntılı betimlemelerle kahramanların psikolojisini yansıtmışlardır.
y       Bu akıma göre çevre bireyi belirler, bu nedenle ÇEVRE BETİMLEMELERİNE genişçe yer verilir.
y       Realistlerdeki biçim güzelliği ve üslup kaygısı natüralistlerde yoktur.
y       Roman ve öykülere önem verilmiştir.
y       Tiyatroda kostüm ve dekora önem verilmiştir.
y       Türk edebiyatında Beşir Fuat, Nabizade Nazım ve Hüseyin Rahmi Gürpınar en önemli temsilcileridir.
Emile Zola
Goncourt Kardeşler
A.Daduet
J. Steinbeck
Haupmant

5.      Parnasizm (Şiirde Gerçekçilik)
y       Realizmin şiire uygulanmış biçimidir.
y       Romantik şiire tepki olarak çıkmıştır.
y       Şiirde duygunun yerini düşünce almıştır.
y       Yeni ve özel bir klasisizme dönülmek istenmiştir.
y       Yunan mitolojisine hayranlık duyulmuştur.
y       Sanat için sanat anlayışını temel almıştır.
y       Şair dünya görüşünü şiire yansıtmıştır.
y       Yunan ve Latin mitolojisine yeniden dönülmüştür.
y       Bilimsel ve felsefi konular işlenmiştir.
y       Dinsel ve ulusal duygulara genişçe yer verilmiştir.
y       Egzotik âlemlere ilgi duyulmuştur.
y       Açık ve yalın bir dil kullanılmıştır.
y       Biçim güzelliği her şeyin üstündedir.
y       Şiirde dış yapı sağlamdır
y       Ahenkten çok ritim önemlidir.
y       Ayrıntılı ve canlı betimlemeler önemlidir.
y       Sone nazım şekilleri yaygındır.
y       Türk edebiyatında Tevfik Fikret, Yahya Kemal ve Cenap Şehabettin bu akımın temsilcilerinden olmuştur.
T. Gautier
Coppee
Heredia
Lisle
Prudhamme





6.      Sembolizm (İmgecilik)
y       19. yüzyılın sonlarında parnasizme tepki olarak doğmuştur.
y       Gerçeğin olduğu gibi değil, duygu ve düşüncelerin, sözcüklerin müzik ve sembol değerlerinden yararlanarak yansıtılmasını benimseyen edebiyat akımıdır.
y       Dış dünya olduğu gibi değil; hissedildiği, algılandığı duyulduğu gibi yansıtır.
y       Şiirlerde alacakaranlık, ay ışığı, gündoğumu, günbatım gibi belli belirsiz görüntüler yansıtılmıştır.
y       Anlatımda açıklıktan kaçınılmış, duygular telkin yoluyla duyurulmaya çalışılmıştır.
y       Şiirde önemli olan musikidir, musiki değeri olmayan sözcükler kullanılmaz.
y       Şiirde anlam aranmaz; çünkü şiir anlaşılmak için değil, duyulmak içindir.
y       Şiirler oldukça ağır bir dille oluşturulmuş, biçim kusursuzluğuna önem verilmiştir.
y       Türk edebiyatında Cenap Şehabettin, Tevfik Fikret, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim sembolist sanatçılardır.
Baudelaire
S. Mallarme
Arthur Rimbaud
Paul Verlaine
Edgar Allen Poe
7.      Empresyonizm (İzlenimcilik)
y       19. yüzyılda ortaya çıkmış, edebiyatta ve resimde gelişerek bütün güzel sanatları etkilemiştir.
y       Dış dünyada görülen varlığın; gerçek yönü değil; kişiden uyandırdığı izlenimler anlatılmıştır.
y       Anlam belirginliğinden çok, kapalılık yeğlenmiştir.
y       Sanatçılar, dış dünyaya, ondaki varlıklara ve nesnelere karşı ilgisizdir.
y       Varlığın gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atılarak kişisel yorum ön plana çıkarılmıştır.
Rilke
J. Joyce
P. Cezanne
E. Degas

8.      Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)
y       20. yüzyılda izlenimciliğe tepki olarak doğmuştur.
y       Doğanın olduğu gibi yansıtılması yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı bir sana akımıdır.
y       Özellikle Almanya’da sanat dallarının hepsinde etkili olan bu akım hem sanatta, hem de toplumdaki kabul edilmiş biçim ve geleneklere bir başkaldırı niteliği taşımaktadır.
y       Ekspresyonistler, ordu, okul, ataerkil, aile ve imparatorluk gibi kurumların yerleşik otoritesine karşı çıkarak toplum dışına itilmiş yoksulların ezilmişlerin akıl hastalarının ve eziyet edilen gençlerin yanında yer almışlardır.
y       Güzel sanatları genel olarak etkilemiş, insanların en gizli yönlerini açığa vuran bir anlatım yolu seçmiştir.
y       Amacı, insanları ruhsal durumlarını anlatmaktadır.
y       F. Kafka, J. Jocke, T. S. Eliot, V. Gogh temsilcileridir.


9.      Kübizm
y       20. yüzyıl izlenimciliğe tepki olarak ortaya çıkmış ve daha çok, resimde kendini göstermiştir.
y       Akımın amacı gerçeği gördüğümüz gibi değil, olduğu gibi göstermektir.
y       Yerimizi değiştirmeden bir nesneye baktığımız zaman onun sadece bir kısmını, bir köşesini veya bir yüzünü görürüz.
y       Kübistler ise nesneleri sanki çevresinde dolaşıyormuş gibi birkaç bakış açısından, cepheden, yandan, üstten, alttan bakarak aynı imge üzerinde göstermeyi amaçlamışlardır.
y       Devamlı olan ve değişmeyen eşyanın özünün betimlenmesine çaba gösterir.
y       Eşyanın dış görünüşüyle birlikte özünün de gösterilmesi gerekir.
y       Yalnız dış görünüş değil, duygular da anlatılmalıdır.
y       A. Salman, M. Jacob, J. Cavteau, P. Picasso, G. Braque önemli temsilcileridir.

10.  Fütürizm (Gelecekçilik)
y       İtalyan şairi T. Marinetti ’nin 1909’da Fransa yayınlanan bildirgesiyle ortaya çıkmış olan, yaşam sürekli bir değişim süreci içinde olduğunu, sanatın da yerleşik bütün kuralları bir yana bırakarak yaşamdaki bu hızlı değişmeye uygun yeni biçimler, yeni anlatım yolları ve olanakları bulması gerektiğini savunan edebiyat akımıdır.
y       Şiir her türlü atılımı savaşkanlığı, sanayi girişimlerini, tersane ve makineleri övmelidir.
y       Dizelerde makine ve çark sesleri duyurmaya çalışılmalıdır.
y       Edebiyat durgunluktan, uyuşukluktan sıyrılmalıdır.
y       Marinetti, Mayakovski ve Nazım Hikmet önemli temsilcileridir.

11.  Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk)
y       20. yüzyılın ilk yarısının sonlarına yaklaşırken Fransa’da yaygınlık kazanan felsefe akımıdır.
y       İnsanın kendisinin bulması, özünü elde etmesini savunmuştur.
y       İnsanın geleceğini yine kendisinin çizebileceğini ileri süren bir felsefi anlayıştır.
y       İnsanın kendisini aşması gerektiği, hür olmaya mecbur olduğu gibi konular ele alınır.
y       J. Paul Sartre, A. Camus, M. Heidegger önemli temsilcileridir.


12.  Dadaizm (Kuralsızlık)
y       20. yüzyılın başlarındaT. Tzara adlı gencin etrafında toplanan bir grup şair dada sözcüğünü kurmak istedikleri akıma ad olarak seçmiş ve bu akımı kurmuşlardır.
y       Alaycı ve aşağılayıcı toplumsal değerleri kökünden sarsmıştır.
y       1922’den sonra yerini sürrealizme bırakmıştır.
y       Dada Fransızcada oyuncak at demektir.
y       Her şeye kuşkuyla yaklaşırlar.
y       Çevredeki hiçbir şeyin doğruluğuna ve varlığına inanılmamalıdır.
y       Aklın hiçbir değerinin olmadığı kabul edilmelidir.
y       Dil ve estetik kuralları bir yana itilerek başıboş bir yol izlenmelidir.
y       Tzara, A. Breton, L. Aragon, P. Eluard gibi önemli temsilcileri vardır.


13.  Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
y       1922 yılından sonra Dadaizm’in yerine geçen Fransa’da A. Breton ve arkadaşlarınca oluşturulan edebiyat akımıdır.
y       Sürrealistler, her türlü töresel ve sanatsal baskıyı bir yana atıp düş gücünün alabildiğince özgürce kullanımını savunmuştur.
y       S. Freud’un psikanaliz kuramının edebiyata uyarlanmış biçimidir.
y       Sürrealizme göre insan gerçek kişiliğini; gelenek, örf, din gibi bazı dış baskılar nedeniyle açığa çıkarmamaktadır.
y       Bu yüzden sürrealistler hipnotize edilmiş insanlara şiir söyletmiş ve bunları başyapıt saymışlardır.
y       Bu şiire otomatik şiir adını vermiş, akıl ve mantığı değersiz sayarak insanı yönlendiren gücün içgüdü ve bilinçaltı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
y       Söyleyişte özentiden kaçınılır.
y       İnsanın, ne olduğunu gösterebilmesi için aklın, mantığın, geleneklerin baskısından sıyrılması gerekir.
y       Bilinçaltı rüyada açığa çıkar. İnsanın rüyada ortaya çıkan yönü yalancı olmayan gerçek yönüdür.
y       Sanat, bilinçaltının otomatik verileridir.
y       Sanatçı bu verileri kullanırsa asıl şiir ortaya çıkar.
y       Şiirin konusu olağanüstülükler, rastlantılar ve rüyalar oluşturur.
y       İnsanı bütünüyle kavramak için bilinçaltı, rüya ve düş gücü de edebiyata kaynaklık etmelidir.
y       A. Breton, L. Aragon, P. Eluard, Rene Char, Cemal Süreyya ve Orhan Veli önemli temsilcileridir. (Garip ve II. Yeni)




Söz Sanatları
1.      Teşbih (Benzetme)
y       Değişik yönlerden benzerlik ilgisi bulunan varlık veya kavramlardan nitelik yönüyle güçsüz olanın güçlü olana benzetilmesidir.
Teşbihin Ögeleri
Benzeyen
Benzerlik kurulan ögelerin nitelik bakımından güçsüz olanıdır.
Kendisine Benzetilen
Benzerlik kurulan ögelerin, nitelik bakımından güçlü ve üstün olanıdır.
Benzetme yönü
Benzerlik kurulan ögeler arasındaki benzeşme ilgisi ve yönüdür.
Benzetme edatı
Benzeyenle kendisine benzetilen arasında benzerlik ilgisi kuran ya da edat görevini üstlenmiş sözcüktür. (gibi, kadar, sanki tıpkı, adeta...)

Çocuklar
Kuşlar
Gibi
Uçuyordu
Benzeyen
Kendisine Benzetilen
Benzetme edatı
Benzetme yönü

Savrulur daldan düşen bir yaprak misali
Mecnun Leyla’sından ayrı düşeli
Benzeyen: Mecnun
Kendisine Benzetilen: Yaprak
Benzetme yönü: savrulma
Benzetme edatı: misal


Not: Benzetmede, her zaman dört ögenin bulunması gerekmez. Sadece benzeyen ve benzetilenle de benzetme sanatı yapılabilir. Bu tür benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Şu gece ki benim uyumadığım

Karanfil oylum oylum
Geliyor selvi boylum

2.      İstiare (Eğretileme)
y       Sözlük anlamı olarak ödünç almak anlamındadır.
y       Bir varlığı ya da kavramı anlatmak amacıyla ona benzetilen başka bir varlığın ya da kavramın adını geçici bir süre için kullanmaktır.

2.1.Açık İstiare
y       Benzetme ögelerinden sadece kendisine benzetilenin söylendiği, benzeyenin söylenmediği istiaredir.
Beyaz bir yorganla örtülü dağlar
Her yerde derin bir sessizlik hâkim
Beyaz bir yorgan (kar) gibi kar
2.2.Kapalı İstiare
y       Benzetme ögelerinden, sadece benzeyenin söylendiği, kendisine benzetilenin söylenmediği istiaredir.
Yüreğim kanat çırpıyor maziye doğru
Gâh gülümsüyorum, gâh ağlıyorum…
Kuş gibi yürek

3.      Teşhis (Kişileştirme)
y       İnsana özgü niteliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına teşhis denir.
Güller ağlıyor, bahçede ne tuhaf
Bülbüller veda etmeden ayrılmış yine


4.      İntak (Konuşturma)
y       İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulmasına denir.
Taş liman haykırıyordu, giden geminin ardından
-          Nasıl yaşayacağım şimdi ben sensiz
Not: Her intak bir teşhistir, ama tersi doğru değildir.


5.      Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
y       Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden aralarındaki değişik ilgilerden (iç-dış, parça-bütün, sanatçı-yapıt, yer-olay…) dolayı bir başka sözcük yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.
Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun

Tarık Buğra’yı okudukça hayallere dalıyorum.

Dün akşam seni evden sorduk, dışarıda olduğunu söylediler.

Türkiye yine sokaklardaydı.











6.      Kinaye
y       Bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamda anlaşılacak biçimde kullanılmasına kinaye adı verilir. Ancak kinayede sözün mecaz anlamı ön plandadır.
y       Deyim ve atasözlerinin çoğunda vardır.


7.      Tevriye
y       Bir sözün birden fazla anlama gelecek biçimde kullanılması sanatıdır. Bu sanatta sözün bütün anlamları gerçektir, ama yakın anlam söylenip uzak anlam kastedilir.
Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek
Not: Kinayede, iki anlamdan biri mecazken; tevriye de ise iki anlamda gerçektir.

8.      Mübalağa (Abartma)
y       Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya alamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan çok veya az göstermektir.
Yaram var havanlar dövmez merhem
Yüküm var bulamaz pazarlar dirhem
9.      Tezat (Karşıtlık)
y       Birbirine zıt özelliklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir.
Çöl sıcağında yanarken ruhum hasretinden
Hayalinle sönüyorum yangınlardan


10.  Cinas (Tecnis)
y       Yazılışları ve okunuşları aynı fakat anlamları farklı olan sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.
Sahilleri gezdim yapayalnız adım adım
Unuttum gitti vallahi, neydi sahi adım

11.  Seci
y       Düzyazıda, sözcüklerin uyaklı olacak biçimde sıralanmasıdır.
Aşktır gönlü gülşen eden, aşktır içi ve dışı ruşen eden. Her aşk davasın eden âşık olmaz ve her muhabbetten dem vuran sadık olmaz.




12.  Tekrir (Yineleme)
y       Anlatımı çekici hale getirmek ve sözün etkisini artırmak için bazı sözcük veya sözlerin tekrar edilmesidir.
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bir sen seni

13.  Tecahül-i Arif (Bilmezlikten Gelme)
y       Anlatımı çekici kılmak veya bir nükte yapmak için, bilinen bir şeyi bilmezlikten gelmektir.
Şakalarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?


14.  Hüsn-i Talil (Güzel Nedene Bağlama)
y       Herhangi bir gerçek olayın meydana gelişini, gerçek nedenin dışında, hayali ve güzel nedene bağlama sanatıdır.
Güller kızarır utancından sevgili, sen gülünce
Sümbül bükülür kıskancından kâkül bükülünce




15.  Telmih (Anıştırma)
y       Bir şiirde herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye, bir inanca işaret ederek onu hatırlatmaktır.
Şirin’ler yüzünden dağ delen Ferhat’lar
Aslı’lardan yanan Âşık Kerem’ler görmüşüz



16.  Tariz (İğneleme)
y       Söylenen sözün gerçek ve mecaz anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektir.
y       Genellikle bir kişiyi ya da durumu iğnelemek, alaya almak için yapılır.
Ninesi: “Benim torunun cesurdur canım, horozdan korktuğuna bakmayın!” dedi.



17.  Tenasüp (Uygunluk)
y       Anlamca birbiriyle ilgili sözcüklerin bir dizede, beyitte veya dörtlükte bir arada kullanılmasıdır.
Laleyi, sümbülü gülü har etmiş
Zevk u şevk ehlini ah u zar etmiş

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehr-i dermandadır


18.  Leff ü Neşr (Söz Simetrisi)
y       Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söylenip, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkların verilmesidir.
Gönlümde ateştin, gözümde yaştın
Ne diye tutuştun, ne diye taştın
                                

19.  Nida (Seslenme)
y       Şairin çok duygulanması ve heyecanlanmasını sağlayan olayları ve varlıkları göz önüne getirip değişik ünlemlerle seslenmesidir.
Ey kumrulu bahçem, sümbüllü bağım
Ey bülbülü derem, mineli dağım
Sizin ile geçti en güzel çağım





20.  İstifham (Soru sorma)
y       Sözü, sorulan şeye yanıt isteme amacını gütmeden, duyguyu ve anlatımı güçlendirmek için soru biçiminde söyleme sanatıdır.
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın
21.  Leb Değmez
y       Dudak sessiz harflerinin (b, f, p, m, v) dizelerde söylenmeden oluşturulan dizelerdir.

22.  Sehl-i Mümteni
y       Söylenmesi kolay göründüğü halde, benzerinin yazılması ve söylenmesi çok güç olan sözlere denir.
Ete kemiğe büründüm,
Yunus diye göründüm…


23.  İrsal-i Mesel
y       Dizelerin içinde atasözlerinden yaralanmaktır.


24.  Sapma
y       Dil bilgisi ve Türkçenin kurallarına uymayan sözcüklerin dizelerde kullanılmasıdır.
Gözleri değil gözistan Cemal Süreya
Gayri şarapsadım ben Metin Eloğlu

25.  Bağdaştırma
y       Günlük dilde bir araya gelmesi mümkün olmayan kelimeleri bir arada kullanmaktır.
Suları ıslatmadım
Gözlerinin içi meyhane

26.  Tedric (Dereceleme)
y       Anlatımda kavramları büyükten küçükten, küçükten büyüğe ya da çoktan aza sıralayarak kullanmaktır.
Makber, makber değil bir türbe, türbe değil bir mabet, mabet değil bir küre, küre değil bir sonsuz uzay olmalı Abdülhak Hamit


27.  Rücu
y       Daha önce söylenen sözden vazgeçerek duyguyu etkili kılmaktır.
Seni sevmiyorum, tövbe…

28.  İktibas
y       Özellikle divan edebiyatında dizelerde ayet ve hadislerden yararlanmaktır.



29.  Kat’ (Yarıda bırakma)
y       Anlamın etkisini artırmak amacıyla sözü bir yerde keserek yorumu okuyucuya bırakma sanatıdır.


30.  Terdit (Beklenmezlik)
y       Sözü beklenmedik bir sona bağlamaktır.
Yalnızım çünkü siz varsınız.
Düşünüyorum, öyleyse vurun!
İndim yârin bahçesine parsellenmiş!



Edebiyat Kuramları
y       Edebiyat olgusu merkezinde yazar, eser ve okur üçgeninde bulunduğu tarih, toplum ve kültür çerçevesinde meydana gelir. Bütün bu ögeler karşılıklı etkileşim içerisindedir. Edebiyat kuramları genellikle bunlardan birinin veya birkaçının üzerine kurulur.
y       Edebiyat kuramları, edebiyat sorunlarını metin dışına dönük veya yazar, okur ve eser merkezli üzere ele alırlar.
Dışa Dönük Kuramlar
Yazar Merkezli Kuramlar
Okur Merkezli Kuramlar
Eser Merkezli Kuramlar
Yansıtma
Anlatımcılık

Duygusal Etki
Biçimcilik
Marksist Estetik
Psikolojik Eleştiri
İzlenimci eleştiri
Yapısalcılık

Determinizm Gerekircilik

Fenomolojik Alımlama
Göstergebilim

Tarihçi Eleştiri
Yeni Eleştiri
Arketip Eleştirisi
Metinlerarasılık



1.      Dışa Dönük Kuramlar
1.1.Yansıtma Kuramı
y       Doğa, sanatın modelidir.
y       İlk olarak Sokrates, Platon ve Aristo’nun felsefelerinde ortaya konulmuştur.
y       Edebiyat eserinin kendi dışındaki bir gerçekliğin yansıması olduğunu ileri sürer.
y       Platon sanatsal taklidi, kopyanın kopyası olarak nitelendirip insanı gerçeklikten uzaklaştırdığı için olumsuzlarken, Aristo sanat eserinin mümkün olanı taklit ettiği için geneli yansıttığı ve insan duygularını arındırdığı için eğitici işlev gördüğü görüşünü ileri sürmüştür.
y       Romantizm akımına tepki olarak doğan gerçekçi edebiyat insanı, toplumu ve tabiatı olduğu gibi sanat eserine aktarma iddiasıyla yansıtma kuramına dayanan bir akımdır.
y       Stendhal romanı “cadde üzerinde gezdirilen bir ayna” olarak tarif etmesi yansıtmadan yana olduğunu gösterir.
y       Realizm akımının sanatçılarında etkili olan edebiyat kuramı yansıtma olmuştur.
y       Balzac, Flaubert, Zola, Tolstoy, Gorki önemli temsilcileridir.



1.2.Marksist Estetik Kuramı
y       Maddeci – tarihsel diyalektik anlayışının sanata ve edebiyata uygulanmasıdır.
y       Toplumcu gerçekçilik, yansıtma kuramının Marksist yorumuna dayanır.
y       Onlara göre sanat gerçeğin bir taklididir. Ancak Marksist estetiğin gerçeklikten algıladığı şey doğal ve kendiliğinden, önceden hazır bulunan gerçeklik değil; toplumsal bir varlık olarak insan tarafından yüklenmiş bir nesnedir.
y       Plehanov, Troçki, Lukacs eserleri ile sınıfsal çatışmaların temeli olan üretim – tüketim ilişkilerini ortaya koymuştur.


1.3.Determinizm (Gerekircilik) /Sosyolojik Eleştiri
y       Edebiyat eserinin belli şartlar altın ortaya çıktığını savunan determinist görüş, edebiyatı en çok belirleyen, etkenlerin ırk, çevre ve zaman faktörleri olduğu tezini savunur.
y       Bir halkın düşünce ve duygularını belirleyen şeyin ortak yaşam olduğunu, ortak yaşamın da yaşanılan yerin iklimine, siyasal kuramlara, dine ve yasalara göre belirlendiğini ileri süren kuram, bu koşulların değişmesi ile edebiyatın da değişebileceğini savunmuştur.
y       Mme de Stael, Sainte Beuve, H. Taine önemli savunucularıdır.



1.4.Tarihçi Eleştiri
y       Akademik çalışmaların bir kısmını edebiyat tarihi çalışmaları alır. Bu çalışmalar, metnin doğru bir biçimde gün yüzüne çıkmasını sağlamaktan başlayarak yazar ve çevresi ile ilgili bilgilerin toplanması, dönemlerin edebiyatı etkilerken olaylarının değerlendirilmesi ve sonuçta edebiyat tarihinin bütüncül bir biçimde belirlenmesini amaçlar.
y       Fransa’da üniversite eleştirisi şeklinde adlandırılan ve eleştirilen bu anlayışı Türkiye’de Fuat Köprülü temsil etmiştir.








1.5.Arketip Eleştirisi
y       Arketip, ilk örnek, ana model anlamlarına gelir.
y       Modern psikanalizin öncülerinden G. Jung, arketiplerin insan soyunun ortak bilinçdışını oluşturduğunu ileri sürmüştür.
y       Jung’ a göre edebiyatta karşılaşılan birçok tema da aslında insan ırkının yüzyıllarca kuşakta kuşağa aktara geldiği derinlerde ortak duygu ve istekleri temsil eden bu sembollerin az çok değişikliğe uğramış biçimleridir.

2.      Yazar Merkezli Kuramlar
2.1.Anlatımcılık
y       Yansıtma kuramının dışarıya, yazarın ve eserin dışına yönelmesine karşılık sanat eserinin sanatçının duygularının bir sonucu olduğu görüşündedir.
y       Eser dış dünyada işlense de ancak sanatçının duyuşundan geçerek bir değişime uğrayan ve temelde sanatçının duygularını aktarma işlevi gören bir nitelik taşır.
y       20. yüzyılda ROMANTİZMİN devamı olarak kabul edilen DIŞAVURUMCULUK terimiyle karşılanan sanat akımı halini aldı.




2.2.Psikolojik Eleştiri
y       Sanatçının duygu ve yaşantısının belirlenmesi, sanatçıya dönük bir eleştiri yöntemini doğurmuştur.
y       Sanatçı ile eser arasında sıkı bir bağ gören anlayış, eserin değerini yazarın yaşantısının ve duygu durumunun araştırılmasında bulur.
y       S. Freud’un psikanalizinizin edebiyata uygulayan çalışmalarla psikolojik eleştiriyi ortaya atan S. Beuve’dir.


Not: Gerek anlatımcılık gerekse psikolojik eleştiri yazara büyük değer veren kuramlardır. Bu kuramlar, edebiyatta yazarın anlaşılmasına vurgulamışlardır.



3.      Okur Merkezli Kuramlar
3.1.Duygusal Etki Kuramı
y       Edebi eserin önemini okurda uyandırdığı duyguya göre belirlemek gerektiğini ileri sürer.
y       Okurun estetik yaşantısı bakımından ele alınmasıyla anlatımcılıktan ayrılır.
y       Bir eserin sanat değeri taşıyabilmesi için okura zevk veya estetik yaşantı vermesi beklenir. Estetik değer, eserin kendisinde değil uyandırdığı bu esteti yaşantılardır.



3.2.İzlenimci Eleştiri
y       Herhangi nesnel bir ölçüt öne sürmeksizin eleştirmenin okurun eserle kurduğu öznel ilişkiyi okuma yöntemi olarak benimser.
y       Eleştirmen aslında eser hakkında konuşurken kendisinden bahsetmektedir. Bu tür eleştirinin eser hakkında doğru ve geçerli bilgiler vermesinden kaynaklanmaz.
y       Öznel izlenimlerin paylaşılmasının edebiyatımızdaki en tanınmış temsilcisi Nurullah Ataç’ tır.



3.3.Fenomenoloji / Yorun Bilgisi / Alımlama Kuramı
y       Fenomenoloji, nesnelerin doğrudan doğruya algılanması ve anlamla ilgilenmiştir.
y       Edebiyatta okurun rolünü inceleyen ise alımlama estetiğidir.
y       Okurun bulunmadığı noktada edebi metin yok demektir; çünkü edebiyat, ancak metnin bir okur tarafından algılanması ile gerçekleşir ve edebiyatın var olması için yazar ve metin kadar okur da gereklidir.
y       Alımlama kuramına göre okuma her zaman dinamik bir süreçtir. Okur ile metin karşılıklı ve karmaşık bir etkileşim içerisindedir. Ancak duygusal etki kuramında olduğu gibi okur psikolojisi değil, daha ziyada kültürel ve rasyonel tavırlar ön plandadır.
Okur, yazarı aşar!






4.      Eser Merkezli Kuramlar
y       Metinden hareket eder ve metin dışı ögelere değer vermez.
y       Biçimciler edebi metindeki önemli ögenin biçim, yapısalcılar metinde bulunan biçim ve içerikle ilgili bütünü oluşturan yapı, yeni eleştiriciler ise estetik değeri önemser.
y       Biçimciler eserin biçiminden eseri anlamaya çalışırken, yapısalcılar, göstergeler sitemi olarak düşündükleri eserin derin yapısını ve bu yapıyı oluşturan özellikleri anlamaya çalışır.
y       Yeni eleştiri tek tek edebi eserlerin incelenmesini ve o eserin içindeki derin anlamı ortaya çıkarmayı yeterli görürken, biçimciler eserden yola çıkarak genel bir edebilik kuramına ulaşmak, yapısalcılar göstergeler sistemini çözmek isterler.
y        Biçimciler edebi incelemenin kendine özgü bir bilim olduğuna inanırlar, yapısalcılar Saussure’ un dilbilim modelinden genel kurallar çıkararak bunu edebiyata uygulamaya çalışırlar. Yeni eleştiriciler ise edebi metni temel alan her yolu olumlu görürler.


4.1.Biçimcilik
y       Bir eserde yer alan bütün ögelerin birbirine bağlanıp örülmesiyle oluşturdukları düzene BİÇİM denir.
y       Biçimcilik ne yansıtma kuramında olduğu gibi eseri kendi dışında bir şeyin yansıması olarak görü ne de anlatımcılarda olduğu gibi yazar ve eser arasında ilişki kurar. Biçimcilere göre sanat eserin bütün özelliği ve önemi eserin kendi yapısından, bu yapıyı oluşturan ögeler arası ilişkiden gelir.
y       Edebilik bir biçim sorunudur. Biçim yalnızca içeriğin kılıfı değil, kendi bütünlüğü olan başlı başına işlenecek bir olgudur.
y       R. Jakobson’ un faaliyet gösteren çalışmaları ile yapısalcı sistemle birleşmiştir.


4.2.Edebiyatta Yapısalcılık, Post-Yapısalcılık ve Göstergebilim
y       Yapısalcılık, sistem kavramını öne çıkaran bir okuma, çözümleme ve değerlendirme yöntemidir.
y       Ferdinand de Saussure’nin Genel Dilbilim Dersleri adlı kitabında ortaya attığı dilbilim görüşlerine dayanır. Saussure bu kitabında dili eş zamanlı çalışan bir sistem olarak ele alır.
y       Saussure ayrıca gösteren/gösterilen ayrımı üzerinde durmuştur.
-          Gösterge daima iki yönlü bir işlev gören; başka bir şeyi temsil eden geçici araç olarak tanımlanır.
y       Yapısalcılar, dilbilim dili bir sistem olarak kabul etmesinden yola çıkarak eserin kendisine özgü bir yapı oluşturduğunu düşünürler.
y       Yapısalcılık son yüzyılın en etkili edebiyat kuramı eleştiri yöntemi kabul edilir.
Çalışmaları:
·         Yapısal üslup incelemesi; edebi eserin günlük dilden ayrılan özelliklerinin biçimsel incelemeyle ortaya çıkarılması
·         Yapısalcı kurama uygun sanat eserlerinin belirlenmesi ve incelenmesi
·         Yapısalcı bir edebiyat kuramı ve poetikası ortaya konması ve tek tek eserlerin özelliklerinden yola çıkarak genel bir edebiyat kuramı oluşturulması
·         Yapısal eleştiri; göstergelerden oluşan, iç bağlantıların yönlendirildiği edebi eserleri kendi iç bütünlüğü içerisinde çözümleyerek, bu bütünü oluşturan ögelerin işlevlerini belirleme, yüzey yapıdan derin yapıya ulaşarak bir anlamlandırma girişiminde bulunmak
Yapısalcılığın Kolları
Prag Okulu
Kopenhag Okulu
Amerikan Okulu
Jakobson
Mukavosky
Hjelmslev
N. Chomsky

4.3.Yeni Eleştiri
y       Edebi eser, bir benzeri tabiatta, sosyal çevrede ve hatta insanın iç dünyasında bulunmayan özgün bir nesnedir.
y       Edebi eserin incelenmesinde kendisinden başka bir şeye ihtiyaç yoktur.
y       Richard ve T. S. Eliot temsilcileridir.
y       Esere dışarıdan bakan yaklaşımlara karşı çıkar.

4.4.Metinlerarasılık
y       Her metin çok sayıda metnin kesiştiği yerde bulunur.
y       Metinler kendinden öncekiler ile dönemlerindeki metinleri sentezinden başka bir şey değildir.
y       Julia Kristeva ve M. Rifaterre önemli temsilcileridir.

Hiçbir metin yalnız değildir!

2 yorum: